17 Temmuz 2009 Cuma

istanbulluların platonik aşkı: izmir

istanbul'da yaşanmaz abi.. ama denizi olmayan bir şehirde de yaşayamam ben der bu istanbullu insanoğlu.. egenin samimi, sıcak ara ara esintili tavrı baştan çıkarır da bi izmire gidesi gelir ama istanbul'dan da vazgeçemez gidemez... izmir de bi çok şey vaadeder ama o da istemez istanbulluyu.. egenin sıcakkanlı insanları birbirinden güzel kızları ve son dönem pek popüler erkekleri istanbul'a gider de yaşar da kalır da ama istanbulluyu almaz yanına... şimdi bu izmir, platonik aşkları için - benim new yorktan neyim eksik der gibi- eşyalarda vucut buluyor. http://www.izmiriz.com/ sitesinden birinden yaratıcı eğlenceli tasarımlarla izmire olan hasret dinecek gibi...sonuçta simit değil gevrek....

14 Temmuz 2009 Salı

giden sevgilinin malları bunlar

sevgililer gider arada bir ya.. aaaahhh keşşkee sadece gitseydi dedirtir bazıları...arkadaşlarınla tatilin tadını çıkarırken çantadan çıkan eşyalar, dolabını toplarken ağlarken buruşturup bir kenara attığın hediye gömlek. en kötüsü de bunlardan bir sürü vardır ve bir anda acımasızca karşında durur... vee o gitttttiiiii.... şimdi başkasıyla (başkalarıyla da olabilir tabii...) sevişiyor diye bağırır..ama artık tüm bu acılara son.. eski sevgilden geriye ne kaldıysa artık anında satışta. http://www.exboyfriendjewelry.com/ sitesi eski sevgilin nesi var nesi yoksa pazara çıkarıyor... adına bakıp sadece kızlar için tasarlanmış zannedilse de erkekler de bu siteden güzelce yararlanabiliyor...

10 Temmuz 2009 Cuma

Ölümsüzlük

Düşünüyorum, öyleyse varım, diş ağrılarını hiçe sayan bir entelektüelin kelamıdır. Hissediyorum, öyleyse varım, çok daha genel bir kapsamı olan ve yaşayan her varlığı ilgilendiren bir gerçektir. Benliğim temelde sizinkinden düşünceyle ayrılmaz. Çok insan, az düşünce vardır: Hepimiz düşüncelerimizi birbirimize aktarır, birbirimizden ödünç alır, çalarken aşağı yukarı aynı şeyleri düşünürüz. Ama biri ayağıma basarsa, acıyı hisseden sadece ben olurum. Ben'in temeli düşünce değil acıdır, en temel duygu olan acıdır. Acıda, bir kedi bile biricik ve bir başkasıyla yer değiştirmesi olanaksız ben'inden kuşku duyamaz. Acı keskinleşince,dünya yok olur ve her birimiz kendi kendimizle kalakalırız. Acı benmerkezciliğin okuludur.
Milan Kundera / Ölümsüzlük

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Sevdiğim Şiirler - 2

PERİLER ÖLÜRKEN ÖZÜR DİLER / Küçük İskender

ayak izlerimizde ölüp erimiş peri pelerinleri
periler birbirine düşman, pelerinler birbirine küs
sana bugün bir mektup yazdım:
en çok
en çok güllerden söz ettim
saydam renksiz tutkun güllerden
bir gül olmak korkusundan
nedenini hatırlamıyorum ama ağladım
canım.. diye başlanılıp
vazgeçilmiş bir sürü kağıt parçası
ruh parçası aşk parçası
buğu parçası haz parçası
vazgeçilmiş bir sürü kağıt parçası
her ihtimale karşı kurşun kalemle yazılan
ayrılık mektuplarını rüzgar taşır
sen istesen gitmezsin
sen bunu bana yapmazsın
karanlığı aralık bıraksan içeri peri sızar
sıkı sıkı kapatsan karanlığı
ben sende mahsur kalırım
sevişirken yüzüne düşen gözyaşım
eski bir falcının sihirli küresi
tut onu avucunda ve bana oku geleceğimi:
serüvenler, aradenizler, ara ırmaklar, aşkla alevlenmiş günler mi?
aşktan bana her mevsim çığ düşüyor
kalbim aşka değil düştüğünde dar bir kuyuya düşüyor
içinde kuğuların öpüştüğü bilinen öldürülmüş bir kuyuya
yüzün yüzüme şüphesiz bir gizli geçitti
saramadığım, beni saramayan bir fırtınaydı dizginsiz yüreğin gitti!
bütün çocukluğumu çalıp da gitti.
bir film adıydı değil mi: herkes seni seviyorum der
ve bir şarkı adıydı: bütün aşklar tatlı başlar
şimdi uzaklardasın gönül hicran'
hayati önemi olan acılardan başka ne kattık
birbirimizin yüreğine sevgilim: gittiğin bu gidiş bence ölümden beter' '
sen istesen gitmezsin
sen bana bunu yapmazsın
kalbim göremeyeceğin
bir köşede açan bir yenik çiçek
kalbin ulu orta açmış bir sahte çiçek
oysa söz vermiştik
seninle birlikte kurtaracaktık rapunzeli
ilk biz uyandıracaktık uyuyan güzeli
ilk biz kırmızı başlıklı kız için kurtla dövüşecektik
pamuk prensesin cam tabutu başında en çok ağlayan biz olacaktık
(bugün ağlama!)
hansel ve gratele biz ormanda arkadaş olacaktık
sen masallar severdin beni bir masala inandıracaktın
sabahlara kadar kızmabirader de oynayacaktık
çok uzak artık
çok uzak
çok uzak artık
çok uzak

çok geç olacak yarın. yarın çok geç olacak. çok geç olacak yarın.
yarın çok
olacak geç.
yok olacak.
insan karanlıkta koklamamalı bir gülü
kör olabilir tutkusundan
bilsen öyle seviyorum ki seni
bir tavşanın ürkek kaldırıp başını dağda
yağan yağmuru seyretmesi gibi;
ah sevgilim
bu masalın sonuna kan yazdın:
ovdun ve okşadın beni
çıktı içimdeki cin;
ondan ölümümü diledin.
mayıstı.
seni o yüzden bağışladım!
ben en çok mayısta su içerim
ben en çok mayısta başımı öne eğerim
içimden felçli bir göçebe gökyüzüne bakar
avuçlarımda yaralı kelebek taşımayı
mayısta öğrendim ben
ve teraslarda leonard cohen dinlemek en çok mayısa yakışırdı
tiril tiril
bembeyaz bir giysiyle
rüzgarda ayakların çıplak
kolların saracak gibi mayısta ölüp dirilen tüm çiçekleri
öyle başın öne eğik yıllarca o boş terasta
durmak
durmak
durmak
sevgilim periler ölürken özür diler
sevgilim..
kartpostallardan tanıdığın
bir şehri düşünmek gibi bir yaraya kabuk olmayı kabullenmek gibi
eksik, yarım, farkına varmaktan kaçınılan
tam
tam yaza girecekken
yazın omzuna yüzünü dayayacakken
çekip giden
ayaklarının altından o son sığınak terası da
acılarının velihatı leonard cohen de
çekip gitmiştir işte, yalnızca gitmiştir
yani.. anlıyor musun.. mayıstı..
seni o yüzden bağışladım!
bir sesim vardı gölgenden ikmale kalan
biliyorum, büyük çocukluktu birbirimizi sevmemiz
ne güzel çocukluktu
büyük çocukluktu yaptık işte
ne yapalım, iki ömür odamıza hapsediliriz, cezamızı çekeriz,
kulaklarımızdan değil yüreklerimizden çeker
öğretirler bize
yetişkinler gibi sevimsizce aşık olmayı, ama
sevgilim periler ölürken özür diler
sevgilim..
hatırla,
sana bileklerimi, sana dizlerimi sana topuklarımı sundum
hatırla senin gözlerin çokulusluydu
ve usluydu gözlerin
bir hüzünden bir tersliğe dokunarak koştum
bazı sevdalarda hafızasını kaybeder ya insan
telaşlanır, ağlar
adını unutur, yolunu kaybeder oturduğu evin
talanım!
artanım!
eksik kalanım!
yarım kalanım!
nasıl yedirdim ihanetini kendime
o dev hisle sen mayıstın ben mayıstım
her şey ama her şey el ele mayıstı
seni o yüzden bağışladım!
uzanıp topraktan çıkardın beni
tozumu sildin, hohladın, parlattın
ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin;
ondan
-gidecektin, mecburdun, hepsi gibi-
affını diledin.
mayıstı. mecburdum. seni o yüzden bağışladım!
ah sevgilim
nihayet
oyun biter ve yırtılır kapanırken perde
cin düşmüş dolunaylarda ben peri
şan, sen gül
yabani.
sevgilim
periler ölürken özür diler
kimi aşklar bitmesi için yaşanır
sen bunları hiç önemseme
git gülümse başkalarına
beni burkulmuş bırak
beni ısırılmış
beni emilmiş
sevgilim söylesene
seni ne ağlatır
sevgilim
söylesene
söz kalbine dokunabilmek için
daha hangi biçime bürünsün
sevgilim ağlarsan kalbin olduğuna inanacağım
söyle seni ne ağlatır
söylesene seni ben niçin bağışladım
yani bir ayrılık sonrası suçlamaları
iade edilen buz tutmuş armağanlar
iade edilen öpüşmeler, sevişmeler
çok özlediğin birinin ölümünü duymak gibi aniden
çekip giden bir sevgili
çekip giden bir düş
çekip giden bir sıfır
sana uzatılan
ilk sahte çiçeğin peşinden
koşarak giden sen
ihanet bir kent adı mıdır sandın sevgilim
senden sonraydı
gökyüzüne teslim oluyordu ay ışığı
ah senin zarif parmaklarına dolanmış kuğular,
ve kalbi delik bir melek sabahlıyordu yeryüzünde
ümit:kurugül! ümit:aksigül!
biliyorum kavgada bile söylenmez bu söz ama söyleyeceğim:
seni seviyorum
bir insan ne sır verebilirdi ki gölgesine
dağlar dağlarına dürüsttür
bu dağ kanayacak
aşkında ihanet var
kalbim dağlanacak
kızma korkma kaçma acıma ağlama utanma unutma
ama sakın unutma seni seviyorum
ama senin kulağına eğilip
dağ diye fısıldayan bu dudak
ya elinden ya ayağından
ya eteğinden ya alnından
öfkelenme: öpmeyecek,
mutlaka çok isteyecek öpmeyi fakat
öpmeyecek, sen istemedikçe.
sadece bir hayalet nehir gibi fışkırıp
dört nala kan olup akacak göğsüne
öfkelenme: senin değil
ölü bir meleğin göğsüne
sevgilim ağlarsan
göz yaşların hatırlayacak
sen ne çok şeyi unutmuşsun
sevgilim
söylesene
külün de yanışının ardından ne kalır geriye
bu kez ağla sevgilim
ağla ki benzeyesin o yitik benzersizliğine
bu mektubu yırt at.
sen istemezsen gitmezsin. sen bana bunu yapmazsın. biliyorum.
beni hatırlatacak ne varsa yırt at. kalbini ve tenini ve dudaklarını'
sevgilim periler ölürken özür diler
sevgilim.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...