Herkes insanlığın bir parçası olduğu için, her insanın ölümü diğer insanları zayıflatıyor, ortaya koymak istediği tam olarak bu işte : ’Ölüm çanlarının kimin için çaldığını öğrenmeye kalkışma, çanlar senin için çalıyor’.”
1939 YAZI / Werner Biermann
edebiyat, müzik, tasarım, reklam ve belki de daha fazlası yönsüz kanat çırpışlarım bir yer bulsun istedim...
21 Nisan 2011 Perşembe
7 Ocak 2011 Cuma
Sevdiğim Şiirler - 10
ÖYLE BİR ZAMANDA GEL Kİ VAZGEÇMEK MÜMKÜN OLMASIN

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Ellerimde koparmaya çaıştığım zincirlerden kalma yara izleri
Yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.
Gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.
Yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.
Hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi,
Hiç biri bağlayamamış olsun geceyi sabaha.
Hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun.
Hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınamamış olsun beynimde.
Hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Sessizce ağladığım anları kimse çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürememiş olsun.
Ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile.
Dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bi ad'a yeterince.
Yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane.
Unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım,
Sevmediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki
Yerçekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın...
Orhan Veli
3 Ocak 2011 Pazartesi
Sizin Hiç...
Çok geç kaldım belki de bunları yazmak için ama seni düşündüğüm her an gözlerim doluyor, yutkunamıyorum... Bazı anlar var ki yaşaması zor, anlatması daha da zor. Hiçbir cümlenin sonu gelmiyor. Hislerime hiçbir cümle yetmeyecek gibi hissediyorum. Tıpkı anılarımız gibi...
Hiç kimseyi özlemedim böylesine. Hiçbir zaman dinmeyecek bu özlem biliyorum. Evin kapısında en son vedalaşmamız: yağmur gözyaşlarıma eşlik ederken hepimiz hakkımızı helal ettik. Sen de et istedim hakkını; affet git herkesi istedim. Hep neşeli, hep candan karşılardın beni. Ne kadar halsiz de olsan ben gelince kalkardın. Acı yeşili bir arabayla geldiğinde kalkmadın...

O güne kadar hiç bir selaya kulak kabartmamıştım. Hayatımda daha acıklı bir şey dinlemedim o güne kadar. Adının geçtiği o an sanki dünyanın rengi değişti. 3 kez okundu evin yakınındaki camide. O günler ev dolup dolup taştı. Hiç tanımadığım insanlar gelip bana sarıldı ve en çok seni seviyordu dediler. Ağlamama dayanamayacağını, ağlayarak seni üzdüğümü söylediler. Ne yapacağımı bilemedim ki; çaresizdim olanlar karşısında. Anlamını bile bilmeden dinlediğim dualar ağlattı. Hepsinin sonunda seni ebediyete yolcu ettiğimizi söylediler. Tamam anladım artık susun demek geldi içimden diyemedim.
Annem herkesi ağırladı. Önce anlam veremedim sonra anladım ki onlar senin misafirindi. Bizim de onları sen gibi ağırlamamız gerekiyordu. Ben de anneme yardım ettim ve iki şekerli çay servisi yaptım. Annem öyle çok seviyor ki seni, yokluğuna alışmıyor, sen varmışcasına düzenini bozmuyor. Sana daha çok sarılmadığı için bazen sitem ediyor. Bize sarılıyor ama inan çok özlüyor seni.
O son an kalbimden gitmiyor: Toprağa verilişin. Ayakta durmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Ağlamamak istedikçe ağlıyordum. Kabullenmek istemedikçe kabulleniyordum gidişini. Böyle bir acıya kalp nasıl dayanıyor acaba. O an anladım ki bunca zaman çok boş şeyler için gözyaşı dökmüşüm. Cemal Süreyya’nın şiirini o güne kadar anlamamışım.
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum. *
Ne yalan söyleyeyim ben de senden ummazdım. Hayata bu kadar bağlı, bu kadar neşeli biri gitmez sanmıştım.
Baba yarısıydın benim için. Tüm gerçekleşen hayallerimde emeğin vardı, alın terin vardı. Her günüm de hep özlemle hep sevgiyle sen varsın.
Hastalığını ilk duyduğumda beni bu kadar çok seven biri ölürse ne olur diye düşündüm? Bana ne olur bize ne olur? Benim çocukluğum biter. Annem ve babam bile büyüdüğümü kabullenir de sen kabullenmezdin. Kucağından indirmezdin “ilk göz ağrım” diye. Yemek yemediğim zaman kaşlarını çatardın. Çocuktum ben ikimizin dünyasında ve o çocuğu çok seviyordun. Kızdın mı “ağzının burnundan aşağı indiririm çocuk” ya da “ düğününde oynamayacağım çocuk” derdin. Hep çocuk diye severdin; kalbimden geçeni bilirdin herhalde.Annem kızın, babam oğlundu. Çok az insan böylesine eşit davranır sevdiklerine. Eziyet etme derdin. Ne güzel derdin hiçbirimize eziyet etmeden gittin.
Bu çocuk ellerini çok özlüyor. Yılların yorduğu ellerinde hep şefkat vardı. Bayramda en dolgun harçlığı o şefkat dolu eller verirdi. Mısır patlatıp yanında zorla ceviz yediren o da yetmiyormuş gibi üzerine şeftali yemem için her türlü çabayı gösteren gene o şefkatli ellerdi.

Sen gittikten sonra buralar sanki pek tekin değil. Bugün duydum ki; eve hırsız girmeye çalışmış. Canım yandı bunu duyunca. Herkes mi kötülük yapmak için senin gidişi beklemiş. Anneannemi nasıl koruyacağımızı düşündüm. Şefkatli ellerinden uzak yaşamak zor buralarda.
İki haftadır rüyamda görüyorum seni. Yüzün çok değişmişti ama eski kilona ulaşmıştın. Bana “beni merak etme! Ben iyiyim” dedin. Ama ben değilim. Bazen gerçekten ne yapacağımı bilemiyorum. Hep sorardın ya “yardıma geleyim mi” diye. Lütfen gel yardıma ihtiyacım var!
*Cemal Sürreyya Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Hiç kimseyi özlemedim böylesine. Hiçbir zaman dinmeyecek bu özlem biliyorum. Evin kapısında en son vedalaşmamız: yağmur gözyaşlarıma eşlik ederken hepimiz hakkımızı helal ettik. Sen de et istedim hakkını; affet git herkesi istedim. Hep neşeli, hep candan karşılardın beni. Ne kadar halsiz de olsan ben gelince kalkardın. Acı yeşili bir arabayla geldiğinde kalkmadın...

O güne kadar hiç bir selaya kulak kabartmamıştım. Hayatımda daha acıklı bir şey dinlemedim o güne kadar. Adının geçtiği o an sanki dünyanın rengi değişti. 3 kez okundu evin yakınındaki camide. O günler ev dolup dolup taştı. Hiç tanımadığım insanlar gelip bana sarıldı ve en çok seni seviyordu dediler. Ağlamama dayanamayacağını, ağlayarak seni üzdüğümü söylediler. Ne yapacağımı bilemedim ki; çaresizdim olanlar karşısında. Anlamını bile bilmeden dinlediğim dualar ağlattı. Hepsinin sonunda seni ebediyete yolcu ettiğimizi söylediler. Tamam anladım artık susun demek geldi içimden diyemedim.
Annem herkesi ağırladı. Önce anlam veremedim sonra anladım ki onlar senin misafirindi. Bizim de onları sen gibi ağırlamamız gerekiyordu. Ben de anneme yardım ettim ve iki şekerli çay servisi yaptım. Annem öyle çok seviyor ki seni, yokluğuna alışmıyor, sen varmışcasına düzenini bozmuyor. Sana daha çok sarılmadığı için bazen sitem ediyor. Bize sarılıyor ama inan çok özlüyor seni.
O son an kalbimden gitmiyor: Toprağa verilişin. Ayakta durmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Ağlamamak istedikçe ağlıyordum. Kabullenmek istemedikçe kabulleniyordum gidişini. Böyle bir acıya kalp nasıl dayanıyor acaba. O an anladım ki bunca zaman çok boş şeyler için gözyaşı dökmüşüm. Cemal Süreyya’nın şiirini o güne kadar anlamamışım.
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum. *
Ne yalan söyleyeyim ben de senden ummazdım. Hayata bu kadar bağlı, bu kadar neşeli biri gitmez sanmıştım.
Baba yarısıydın benim için. Tüm gerçekleşen hayallerimde emeğin vardı, alın terin vardı. Her günüm de hep özlemle hep sevgiyle sen varsın.
Hastalığını ilk duyduğumda beni bu kadar çok seven biri ölürse ne olur diye düşündüm? Bana ne olur bize ne olur? Benim çocukluğum biter. Annem ve babam bile büyüdüğümü kabullenir de sen kabullenmezdin. Kucağından indirmezdin “ilk göz ağrım” diye. Yemek yemediğim zaman kaşlarını çatardın. Çocuktum ben ikimizin dünyasında ve o çocuğu çok seviyordun. Kızdın mı “ağzının burnundan aşağı indiririm çocuk” ya da “ düğününde oynamayacağım çocuk” derdin. Hep çocuk diye severdin; kalbimden geçeni bilirdin herhalde.Annem kızın, babam oğlundu. Çok az insan böylesine eşit davranır sevdiklerine. Eziyet etme derdin. Ne güzel derdin hiçbirimize eziyet etmeden gittin.
Bu çocuk ellerini çok özlüyor. Yılların yorduğu ellerinde hep şefkat vardı. Bayramda en dolgun harçlığı o şefkat dolu eller verirdi. Mısır patlatıp yanında zorla ceviz yediren o da yetmiyormuş gibi üzerine şeftali yemem için her türlü çabayı gösteren gene o şefkatli ellerdi.

Sen gittikten sonra buralar sanki pek tekin değil. Bugün duydum ki; eve hırsız girmeye çalışmış. Canım yandı bunu duyunca. Herkes mi kötülük yapmak için senin gidişi beklemiş. Anneannemi nasıl koruyacağımızı düşündüm. Şefkatli ellerinden uzak yaşamak zor buralarda.
İki haftadır rüyamda görüyorum seni. Yüzün çok değişmişti ama eski kilona ulaşmıştın. Bana “beni merak etme! Ben iyiyim” dedin. Ama ben değilim. Bazen gerçekten ne yapacağımı bilemiyorum. Hep sorardın ya “yardıma geleyim mi” diye. Lütfen gel yardıma ihtiyacım var!
*Cemal Sürreyya Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Etiketler:
cemal süreyya,
cenaze arabası,
ceviz,
çocuk,
dedem,
iyi,
kalp,
kanser,
mısır,
ölün,
sizin hiç babanız öldü mü,
şeftali,
toprağa vermek,
veda,
vefat,
Yazılarım
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)