25 Aralık 2012 Salı

Sevdiğim Kitaplar



Tarih, toprağın nasıl sürüldüğü, ekmeğin nasılpişirildiği, evin nasıl inşa edildiği, annelerin bebeklerinin altını nasıl bağladığı, eğitimin nasıl yapıldığı, bir erkeğin bir kadına aşkını nasıl söylediğiydi. Tarih, insanı insan yapan irili ufaklı olayların toplamıydı.Tarih korkaklıktı, cesaretti, ihanetti. Tarih düşünceydi, duyguydu, önseziydi, gururdu. Elbette bütün uluslar tarihlerindeki zaferlerle gurur duyarlardı,elbette yenilgilerden üzüntüye kapılırlardı ama geçmişleri bugünden daha parlak olan topluluklar tarihlerindeki zaferlere daha fazla bağlılık gösterirlerdi. Sadece bizim için değil, bütün uluslar için geçerliydi bu. Doğal bir durum, ama bu psikoloji, tarih yazımına yansıyınca ciddi meseleler ortaya çıkabilirdi. Mesela bizim çağ kapatıp çağ açan diye nitelendirdiğimiz bir fethi, Batılılar rahaatlıkla saldırganlık olarak niteleyebiliyor. “Hayır efendim, Ortaçağ’ıkapatan, Yeni Çağ’ı başlatan olay, Konstantinopolis’in fethi değil, Amerika kıtasının keşfidir,” diyebiliyorlardı. Sanırım, bir bilim dalı olarak tarihin en büyük handikapı da buydu; objektif olamamak. Tarafgirliğin, hakikatıboğması...İyi de doğru olan hangisiydi? Bizim tezimiz mi, onlarınki mi? Kim objektif davranıyordu? Onlar mı, biz mi? İşin tuhafı birkaç yüzyıl sonra belki de ulus devletler sona erecek, bugün gerekirse uğruna ölmekten, öldürmekten çekinmediğimiz tarihi hassasiyetlerin yerini bambaşka duyarlıklar alacaktı.

Ahmet Ümit Sultanı Öldürmek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...